Beden ve Zihin: İki Yönlü Bir Akışın Dili
- Zeynep Ağartan

- 14 Tem
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 Tem

Travma, duygu düzenleme ve iyileşme alanında çalışırken en sık duyduğum sorulardan biri şu oluyor:“Peki neyi önce dönüştürmeliyim, bedeni mi zihni mi?”
Bu sorunun cevabı genellikle tek yönlü değildir. Sinir sistemi, bir düzenleyici mekanizma olarak hem zihnin komutlarından hem de bedenin sessiz sinyallerinden etkilenir.
Birçok yaklaşım, bedenin %80 oranında zihni yönettiğini ortaya koyar. Kalp ritmi, nefes düzeni, kas tonusu gibi bedensel süreçler, duyguları ve düşünceleri şekillendiren güçlü bir altyapıdır. Örneğin göğüs bölgesinde yoğun bir kasılma hissi, zihinde kaygı içeriğini tetikleyebilir. Mide bölgesindeki hafif bir boşluk hissi, değersizlik düşüncelerini hatırlatabilir.
Ancak bu hikâyenin tek yüzü değildir. Beden kadar zihin de bedene sinyal gönderir.
Zihin Komutları Bedenin Şalterlerini Kapatabilir mi?
Zihinden verilen bir komut—şu an güvendeyim, bu duygu geçici gibi bir iç cümle—bazen bedensel alarmı yavaşlatabilir. Özellikle düzenli farkındalık pratiği yapan kişilerde, zihnin sakinleştirici telkinleri vagus sinirini dolaylı şekilde etkiler. Bu da kalp atışını, nefes ritmini düzenleyebilir.
Zihin, bedenin alarmını tek başına “susturmak” için değil, onunla diyalog kurmak için önemli bir araçtır. Yani zihnin şefkatli ve meraklı tutumu, bedenin savunma döngüsünü daha hızlı yumuşatır.
Beden Dönüştüğünde Zihin de Dönüşür
Bunun tam tersi de geçerlidir. Bedenin gevşemesi, zihin içeriğini doğrudan etkiler. Derin karın nefesi, kas tonusunu azaltan ritmik hareketler veya düzenli temas, zihinsel tehdit algısını yumuşatır. Bu yüzden bedensel pratiklerin sıklıkla “önce” başlaması önerilir. Çünkü bedenin rahatladığı bir zeminde zihin yeni düşünceleri daha kolay kabul eder.
Örneğin yoğun taşkınlık anlarında zihinsel telkinin etkisi sınırlı olabilir. Ancak birkaç dakikalık yavaş yürüyüş, nefesi dengelemek ya da bir destek alanına temas etmek, sistemin sakinleşmesine daha doğrudan katkıda bulunur. Bu sakinlik oluştuğunda zihin de esnekleşir.
Beden mi Zihin mi? Tek Yön Yok
Sıklıkla yapılan hatalardan biri, iyileşmeyi ya sadece bedeni düzenlemeye ya da sadece düşünce kalıplarını değiştirmeye indirgemektir. Oysa sinir sistemi karşılıklı bir etkileşim alanıdır:
Beden zihni şekillendirir.
Zihin bedeni düzenler.
Birçok kişi bu ikili akışın dengesini bulmakta zorlanır. Bedensel farkındalık aşırı yoğun gelebilir. Ya da zihinsel tekrarlar bedeni sürekli alarmda tutabilir. Bu nedenle süreç sabır, merak ve yargısız gözlem gerektirir.
Şalterler ve Nazik Dönüşüm
Bedenin şalterleri metaforunu sık kullanırım. Çünkü taşkınlık ve donukluk anlarında sanki bir sistem devre dışı kalmış gibidir. O an zihinden gelen bir güven telkini, bazen kısa süreliğine bu şalteri açabilir. Ancak uzun vadede kalıcı dönüşüm, bedende yeni bir deneyim biriktirmekle mümkündür.
Yani beden ve zihin arasındaki akış, tek yönlü değil, sürekli bir geri bildirim döngüsüdür. Duygu regülasyonu da bu döngünün yavaşça tanınmasıyla başlar.
Birlikte Çalışmanın Gücü
İyileşme sürecinde şu cümleyi sık hatırlatırım:
Zihin ve beden birbirinden bağımsız değil. Her biri diğerinin aynası gibidir.
Bazen nefesle başlayan bir gevşeme, zihinde yeni bir esneklik yaratır. Bazen nazik bir iç konuşma, bedensel kasılmayı yavaşlatır. O yüzden hangi kapıdan girerseniz girin, ikisi de birbirini çağırır.
Bu yolculukta önemli olan hız değil; her iki alanı da küçük adımlarla keşfetmek ve beden-zihin döngüsüne saygı duymaktır.
Kaynaklar:
Porges, S. W. (2011). The Polyvagal Theory.
Ogden, P., Minton, K., & Pain, C. (2006). Trauma and the Body.
van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score.



Yorumlar