top of page

SINIRLAR
Bu yazı dizisi, yalnızca psikolojik bir kavramı açıklamak için değil, bir dönemsel ihtiyaca karşılık vermek için doğdu.
Bugün sınırlar, bireysel bir beceriden çok, kolektif bir iyileşme alanına dönüşmüş durumda.
İlişki biçimlerimiz, hız ve erişilebilirlik çağında çözülürken, “ben” ile “öteki” arasındaki mesafe ya daralıyor ya da tamamen yok oluyor.
İnsanın öz-değerini, bedensel güvenliğini ve duygusal tutarlılığını koruyabilmesi artık yalnızca terapi konusu değil; toplumsal bir bilinç meselesi.


Sınırlar: Psikodinamik, Bilişsel ve Nörobiyolojik Düzeylerde Benlik, Özerklik ve İlişki Düzenleme - Bölüm 2
BÖLÜM 2. Sınırın Gelişimsel Kökleri ve Erken İlişki Dinamikleri İnsanın sınır kapasitesi doğuştan gelmez; ilişkisel olarak öğrenilir.Bebek, kendi iç duyumlarını düzenleme becerisini, bakım verenin sinir sistemi aracılığıyla geliştirir.Başka bir deyişle: kendini tutmayı, önce tutulmakla öğrenir. Tutulmak ve ayrışmak Winnicott’un (1953) “holding environment” kavramı, benliğin ilk sınırını tarif eder.Annenin kucağı, yalnızca bir fiziksel destek değil; çocuğun varlık hissini şeki

Zeynep Ağartan
15 Eki3 dakikada okunur


Sınırlar: Psikodinamik, Bilişsel ve Nörobiyolojik Düzeylerde Benlik, Özerklik ve İlişki Düzenleme - Bölüm 1
Bölüm bölüm yazmakta olduğum Sınırlar serisinin ilk bölümüne hoşgeldiniz. Bölüm 1 - Sınır Kavramının Çok Katmanlı Doğası: Benliğin Korunması ve Dünyaya Açılım İnsanın “ben” dediği alan, yalnızca düşüncelerinin değil, sinir sisteminin de bir ürünüdür.Her duyum, her temas, her sözcük, benlik alanının zarına dokunur.Bu zar bazen geçirgendir — dünya içeri alınır, anlamlar taşar.Bazen de sertleşir — kişi geri çekilir, kendi iç sessizliğine sığınır.Psikolojide bu zar, “sınır” olara

Zeynep Ağartan
15 Eki3 dakikada okunur
bottom of page